TR Kurdî EN
SON HABERLER

Eğitim Hakkını Savunmak...

Eğitim Hakkını Savunmak...

Selahattin ALP
31.08.2017

Devletli sistemin tüm ideolojik araçları gibi eğitimde iktidarların isteği doğrultusunda toplumsal zihniyeti ve sistemi biçimlendirmeyi amaçlayan bir ideolojik araç olarak kullanılmaktadır. Ulus devletler eliyle sürdürülen eğitim sistemi ile liberal söylemler zihinlerde meşrulaştırılarak kapitalist birey yetiştirilmek istenmektedir. Bu nedenle ulus devletin eğitim sistemi küresel kapitalist sistemin politikaları çerçevesinde kurgulanmıştır.

Eğitimi toplumsal bir faaliyet olmaktan çıkararak ideolojik bir araca dönüştüren Kapitalist sömürü politikaları son yüzyılda Neo-Liberalizm adıyla yeni bir aşamaya geçmiştir. Bu aşama ile paralel olarak Kapitalist üretim ilişkilerinin de büyük bir değişimden geçtiğini görmekteyiz. Bu değişimi Niteliksiz ve eğitimsiz iş gücünün ağır bastığı endüstriyel üretimden, eğitimli iş gücünün ağırlıklı olduğu bilgi endüstrisine geçiş olarak belirtebiliriz. Kapitalist üretim sistemi maddi üretimden çok hizmet üretiminin ağır bastığı bir değişim geçirmektedir. Bilgi toplumu, bilgi çağı, bilişim teknolojileri kavramları da bu değişimi ifade eden kavramlar olarak ön plana çıkmaktadır.

Kapitalist tekeller eliyle şekillenen bilgi yoğunluklu endüstriyel üretim ilişkileri bilgiyi sermaye artırımının aracı haline getirmektedir. Bilişim çağı diye ifade edilen bu dönemde bilgi alınır, satılır bir meta haline gelmektedir.

Bilgi yoğunluklu üretim başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere hizmet sektörünün genel üretim ve istihdamdaki payının artmasına sebep olmuştur.  Hizmet sektörünün ekonomik paydaki ağırlığının gün geçtikçe artması kapitalist tekellerin bu alanları kendi amaçları doğrultusunda yeniden şekillendirme isteğini beraberinde getirmiştir.

Hizmet sektöründeki geçmiş dönemlerde genel anlamıyla devlet eliyle yürütülen çalışma sisteminin yerine, performansa dayalı esnek ve güvencesiz çalışma sistemi hayata geçirilmiş, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin piyasaya açılarak kamusal alanın tasfiye edilmesi amaçlanmıştır.

Hizmet sektörünün önemli bir alanı olan Eğitim alanı Neo-liberal politikalardan en çok etkilenen alanların başında gelmektedir. Küresel kapitalist sistem “bilgi toplumu” kavramı ile herkesin bilgiye erişebileceği bir toplum propagandası yaparken gerçekte ise “paran kadar oku” veya “eğitimin ve okulun maliyetlerini ödeyebiliyorsan oku” kuralını geliştirmektedir.  Bu işleyişi temel alan eğitim sistemi nedeniyle eğitim hakkına erişme anlamında yoksul ve zengin kesimler arasındaki var olan uçurum daha da büyümektedir.

Dünya genelinde eğitim hakkı açısından büyük eşitsizlikler ve sorunlar yaşanırken Türkiye’de ulus devlet sisteminin imha ve inkârı esas alan politikaları nedeniyle bu eşitsizlikler ve çelişkilerin çok daha ağır yaşandığını görmekteyiz. 

Türk Eğitim sistemi olarak ifade edilen mevcut eğitim sistemi Küresel sömürü politikalarının yanı sıra kültürel soykırım politikalarını esas alan bir yapıdadır. Bu politikalar doğrultusunda oluşturulan Türk Eğitim sisteminin temel karakteri olarak benimsenen tekçi ve asimilasyoncu anlayış toplumsal değişim taleplerine rağmen ısrarla sürdürülmektedir. Coğrafyamızda topluma dayatılan tekçi eğitim anlayışı eğitim hak ihlallerinin temel etkenidir. Bu politikaları esas alan ve İdeolojik dayatmalar ile yasalaştırılan 4+4+4 eğitim sistemi ile de “ tek dil, tek din, tek mezhep” anlayışı korunmuştur. 4+4+4 eğitim sisteminin diğer bir amacı da kapitalist üretim ilişkilerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli teknik iş gücünü karşılamaktır.  4+4+4 eğitim sisteminin ortaöğretim de mesleki eğitimi esas alması bu ihtiyacın giderilmesine yönelik politik bir tutumdur.

Öte yandan 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte özellikle ilk ve ortaokullarda kamu okullarının ağırlığı azalmaya başlamıştır. Birçok kamu kaynağı ile teşvik edilen, çeşitli istisnalar ve ayrıcalıklarla önü açılan özel okulların eğitimdeki payı sürekli olarak artmaktadır. Özel okulların alanının gelişmesi için Kamusal eğitimin tasfiyesini esas alan bilinçli politikalar ile kamu okulları işlevsiz hale getirilmiş ve özel okullar teşvik edilerek eğitimde piyasalaşmanın önü açılmıştır. Bu bağlamda yoksul halk kesimlerinin fiilen eğitim hakkından mahrum bırakıldığı bir dönem yaratılmış durumdadır.

Özel okullara velilerin yönelmesinde 4+4+4 eğitim sistemi ve bu eğitim sisteminin yarattığı kaos belirleyici olmaktadır. Velilerin özel okullara yönelmesinde öğretmen eksikliği, sınıfların aşırı kalabalık hale gelmesi, bilimsel eğitimden uzaklaşma, okulların ödeneksiz bırakılması gibi nedenler etkili olmaktadır.

Diğer yandan ortadoğu coğrafyasında yaşanan ağır toplumsal sorunların bir yansıması olarak eğitim alanında da ağır sorunlar yaşanmaktadır. AKP iktidarının toplumsal farklılıkları yok sayan, yok etmeyi amaçlayan ulus devletçi politikaları nedeniyle bu sorunlar daha da ağırlaşmış, birçok kentte eğitim ortamı ortadan kaldırılmıştır.

Türkiye demokratik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusunda da son derece kötü ve olumsuz bir sicile sahiptir. Türkiye’de çok sayıda halk, inanç ve kültür yok sayılmakta ve asimile edilmek istenmektedir. Bu nedenle özellikle Türkçe dışındaki diller kültürel asimilasyon sisteminin temel hedefi durumundadır. Bugün milyonlarca çocuk kendi anadilleri dışında başka bir dilde eğitim almak zorunda bırakılmaktadır.

Oysaki Halkların kendi dillerini koruması, geliştirmesi ve kültürel varlıklarını geleceğe aktarması açısından dil korunması geliştirilmesi gereken bir unsurdur. Birey açısından da anadilin eğitimde yasaklanması zekâ, psikolojik gelişim ve toplumsal uyum gibi birçok alanda olumsuzluklara sebep olmaktadır.

Eğitimde başta anadil olmak üzere birçok sorunun çözüm alternatifi olarak toplumsal dayanışma ile kurulan eğitim kurumları üzerindeki baskılarda eğitim hakkının engellenmesi kapsamında değerlendirilmelidir.

Tüm bu yaşanan sorunlar eğitimde bir kriz halini ifade etmektedir. Kapitalist sistemin eğitim başta olmak üzere yarattığı ağır toplumsal sorunlar ve yıkımlara karşı acil çözümler geliştirmek gerekmektedir. Bu kapsamda Eğitim alanında yaratılan sorunların aşılabilmesi için eğitim sistemini biçimlendiren siyasal ve sosyal ve ekonomik yapılarda köklü değişimlere gidilmesi şarttır.  Bu nedenle başta emekçiler olmak üzere tüm toplumsal kesimleri içine alacak kapsamlı ve sistemli bir mücadele hattının eğitim alanında da geliştirilmesi gerekmektedir.

Kapitalist liberal sistem toplumsal yaşamdaki ilerlemelerin kendi eliyle gerçekleştiğini, ezeli ve ebedi en ileri toplumsal sistem olduğunu zihinlere yerleştirmek istemektedir. Bu propagandayı var olan toplum karşıtı özünü perdelemek ve kendisini meşrulaştırmak için geliştirmektedir.  Ulus devlet merkezli eğitim sistemi, liberal söylemlerin eğitimin temel amaçları olarak belirlendiği bir yapıya sahiptir.

Oysaki eğitim toplumun tarihsel ahlaki ve politik birikimini yeni kuşaklara özümsetme ve aktarma aracı olarak değerlendirilmelidir.  Bu anlamda toplumsal sorunların aşılması ve eğitim hakkının gerçek anlamına kavuşması için zihniyet değişimini esas alan Demokratik, Özgür, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü bir eğitim sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Eğitim emekçileri olarak bizlerin Demokratik, Özgür, Ekolojik ve Kadın bakış acısını esas alan bir eğitim sistemini hayata geçirmek için birçok görev ve sorumluluğumuzun olduğu açıktır.

Bu nedenle eğitimin gerçek özüne kavuşması için yürüttüğümüz demokratik, anadilde, bilimsel eğitim mücadelesini toplumsallaştırmak ve diğer toplumsal alanlardaki demokratik mücadelelerle buluşturmamız gerekmektedir.

Özgür yarınlara…

Bu yazıyı paylaşın :